B) Sünnet ve Hadis

   Hz. Peygamber’in İslâm dinindeki yerini kavramadan onun sünnet ve hadisinin önemini anlayabilmek güçtür. Her şeyden önce Allah’ın Kitabı’nın mübelliği ve en iyi tercümanı olan Hz. Peygamber, bir Müslüman için yegâne hayat ölçüsü ve en mükemmel şahsiyet örneğidir. Nitekim Allah (cc), “Gerçekte Allah Resûlü’nde sizin için güzel bir örnek vardır.”15 buyurmaktadır. Yüce Allah, Hz. Peygamber’in tüm inananlar için örnek olduğunu söylediğine göre, kendisinden sonraki kuşaklar onun bu örnekliğini hayatlarına nasıl yansıtacaklar? Bu sorunun cevabı, her şeyden önce Hz. Peygamber’in bıraktığı bilgi mirasının iyi ve doğru bir biçimde korunmasıyla mümkün olabilirdi. Bu yüzden İslâm toplumunun çok erken döneminden itibaren bu durumun bilincinde olan İslâm âlimleri, Hz. Peygamber’in söz ve davranışlarını kayıt altına almayı bir sorumluluk addetmişlerdir. Sünnet ve hadis mirası, ilk nesilden itibaren Müslümanların ibadet ve ahlâka dair hususlarda olduğu gibi günlük yaşantılarında ortaya çıkan sorunların çözümünde de vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olmuştur.
   Resûlullah (sav), kendisine indirilen vahyin tebliği yanında onun tebyîni yani açıklanmasıyla da görevlendirilmişti. Onun Kur’an âyetlerine ilişkin yaptığı açıklamalar, tefsir veya yorumlar “hadis”, ilâhî buyrukları hayata geçirmek suretiyle gösterdiği uygulamalar da “sünnet” olarak adlandırılır. Nitekim Abdullah b. Ömer, kendisine, “Biz Kur’an’da korku namazını (savaş ortamında kılınan namazı) ve hazar namazını (olağan şatlarda yolculuk dışında kılınan namazı) bulduğumuz hâlde, neden sefer namazını (yolculukta kılınan namazı) bulamıyoruz?” diye sorulduğunda, “Biz bir şey bilmezken, Allah bize Muhammed’i gönderdi ve biz de onun ne yaptığını görmüşsek, öyle yapıyoruz.” cevabını vermiştir.16
   Sünnet ile hadis aynı şeyi ifade etmemektedir. Ancak zaman zaman ikisi aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu iki kavramın tam olarak ne ifade ettiğini anlamadan nebevî bilgi mirasını bugüne taşımak mümkün değildir.

*15 Ahzâb, 33/21.
*16 MU336 Muvatta’, Kasru’ssalât, 2; İM1066 İbn Mâce, İkâmet, 73.